Ana içeriğe atla

İstanbul Demiryolu Müzesi


İstanbul’un Eminönü ilçesinde bulunan tarihi Sirkeci Garı, bundan birkaç yıl öncesine kadar benim gözümde, Samatya’da oturan rahmetli Güzin halamı ziyaret etmek için bindiğim, birkaç durak sonra indiğim banliyö trenlerinin başlangıç noktası; akşam dönüşlerde ise biraz ürkerek çantama daha bir sıkı sarıldığım, trenin giderken çıkardığı tıkırtıların melodisiyle kısa da olsa bir tren yolculuğu yapma fırsatı bulduğum bir yerdi.
Jetonumu alıp, kalkmak üzere olan trene yetişmek için koşar adımlarla yürürken, içinde bulunduğum mimari yapının güzelliğini fark eder, oryantalist bir mimariye sahip gar binasını geniş bir zamanımda rahat rahat gezmeyi ve incelemeyi düşünürdüm. Sirkeci Gar’ının benim her günkü rutin güzergahım dahilinde olmaması bu düşüncemi sürekli erteletirdi bana… Fakat içinde bir demiryolu müzesi olduğunu öğrendikten sonra biran evvel gidip görmem gerektiğine karar verdim.
İstanbul Demiryolu Müzesi hakkındaki izlenimlerimi yazmadan önce müzenin içinde bulunduğu Sirkeci Gar binasını kısaca anlatmak istiyorum.
İstanbul’un Avrupa’ya açılan kapısı Sirkeci Gar’ının temeli 11 Şubat 1888 günü büyük bir törenle atılmış ve 3 Kasım 1890’da hizmete açılmıştır. Sirkeci Gar Binasının mimarı Alman A.Jasmund projesini hazırlarken özellikle bir nokta üzerinde durmuştu. İstanbul batının bitip doğunun başladığı yerdi, bir başka deyişle Doğu ile Batının birleştiği noktaydı. Bu nedenle bina oryantalist bir üslupla hayata geçirilmeli, bölgesel ve ulusal biçim ve kalıplara yer verilmeliydi. Bu üslubu yansıtmak için cephelerde tuğla bantlar kullanıldı, sivri kemerli pencereler, ortaya ise Selçuklu dönemi taş kapıları anımsatan geniş bir giriş kapısı yapıldı ve vitraylarla bu üslup tamamlandı.
Sirkeci Garı’nın yapıldığı ilk dönemlerdeki hali çok görkemliydi. Deniz binanın eteklerine kadar geliyor ve denize taraçalar halinde iniyordu.
Yedikule’de yapımına başlanan demiryolu, Yenikapı’ya geldiği zaman hattın, Sarayburnu’na kadar uzanan Topkapı Sarayı bahçesinden geçirilmesi konusu uzun tartışmalara yol açmış ve Abdülaziz’in izniyle hat Sirkeci’ye ulaşmıştır.
Gar’ın büyük kapısı üzerinde bugün mevcut olmayan ama yeri bulunan tuğra ile Muhtar Efendi tarafından tanzim edilmiş şu kıt’a yazdırılmıştır.
Ulu Hakan himmet ederek
Buyruk verdi
Demiryol için bu gönülçeken
İstasyonu yaptırdı
Tarihi ilan için çıktı özel bir tren
Sultan Hamit yaptırdı bu süslü ve gönülçeken istasyonu
Şimdi bu tarihi ve görkemli gar binasının içinde bir küçük demiryolu müzesi var. Küçük dediğime bakmayın. Metrekare olarak küçük ama içinde bulundurduğu demiryollarımıza ait her parça başlı başına bir tarihi gözler önüne seriyor. İçine girildiğinde TCDD’nin kurum kültürünü, köklerini, demiryolunun devlet ve millet için ne kadar önemli ve elzem olduğunu bir kez daha idrak ediyorsunuz.
İstanbul Demiryolu Müzesi, Gar Binası içinde yaklaşık 150 m2lik bir alanda, 23 Eylül 2005 tarihinde halkımıza demiryolu sevgisini aşılamak, gelecek nesillerin kullanılan eski objeleri tanımasına yardımcı olmak ve kaybolup yok olmalarını önlemek amacıyla kurulmuştur.
Müzenin gösterişsiz, camlı kapısını gıcırtıyla açaraçmaz hiç beklenmeyen bir görüntü ile karşılaşıyorsunuz. Sirkeci’de 1955’de elektrikli trenler işletmeye açıldığı zaman ilk kullanılan trenlerden 8027 elektrikli banliyö treninin motris bölümü.. Yani trenin makinist kabini.. Öğrendiğime göre özellikle müzeyi ziyaret eden çocuklar üzerinde oynasınlar, dokunsunlar, treni sevsinler düşüncesi ile konulmuş.

Müzenin girişinde sizi karşılayan objelerden biri de, çoğumuzun bildiği, Ata’mızın bir tren penceresinde görüntülendiği fotoğrafı.. Altına Cahit Külebi’nin bir mısrası yazılmış; “Binip trene gezende, biz seni hatırlarız…” Gerçekten de Cumhuriyetimizin ilk yıllarında Atatürk’ün demiryollarına verdiği önem ve öncelik o zaman genç Türkiye’mizin her köşesinde benimsenmiş, demiryolu adeta bir seferberlik ruhuyla döşenmiştir.
Müzenin, İstanbul Gar’ın içinde bulunması ve mekanın küçük olması nedeniyle daha çok Rumeli demiryollarına ve Trakya hattına ait obje ve belgelere yer verilmiştir.
İmparatorluk döneminde inşa edilen Rumeli demiryollarına ait istasyon vaziyet planları, haritalar, saatler, 1937’de satın alınarak milli demiryolu şebekesine dahil edilen Trakya hattına ait objeler, şimdi kapalı olan demiryolu okulları ve hastanelerine ait fotoğraflar, eşyalar müzede yer almaktadır.
Beni özellikle etkileyen objelerden biri de telgraf makinesi oldu. Telgrafın yanında bulunan levhaya Büyük Taarruz’un başladığını bildiren telgraf mesajı yazılmıştı. “…..Garp cephelerimizde harekatı harbiye (savaş) başlamıştır. İşbu dakikada bütün millet şimendiferlerimizi ve fedakar şimendifercilerimizi Allah’tan sonra yegane muini zaferi (zafer yardımcısı) tanımaktadır.” Kurtuluş savaşımızın kazanılmasında demiryolcularımızın göstermiş olduğu başarıları saygıyla anıyoruz.
Ulusal demiryolculuğumuzun kurucusu ve Devlet Demiryollarının ilk Genel Müdürü Behiç Erkin, göreve başlar başlamaz yayınladığı 10 numaralı tamimle, “Demiryolculuğumuzun kıymetli hatıralarını” koruyacak ve gelecek kuşaklara aktaracak demiryolları müzelerinin kuruluş çalışmalarını da başlatmıştır.
Atatürk’ün imzaladığı hareket cetveli, Orient Ekspres’in son seferinde yolcularına verdiği gümüş hatıra madalyonu, Orient Ekspres’in gümüş takımları, demiryolcuların kullandığı eşyalar müzedeki diğer değerli objelerdir. Aydınlatma araçları, loko imalat plakaları, 1939 tarihli bilet dolabı, daktilolar, hesap makineleri, Anadolu demiryolu şirketine ait 19.yy istasyon çanı, Sirkeci Gar bekleme salonunu ısıtan çini soba, Yedikule cer atölyesinin Fransız yapımı cam kiremitlerini bile müzede görmek mümkün…
Özellikle bir camekanın içinde duran ve kol saatini andıran kestane fişekleri çok ilgimi çekti. Bir de bahsetmeden geçemeyeceğim vagon içi uyarı levhaları var. Örnek vermek gerekirse, “Tütün içmek memnudur”, “Cigara ve kibritleri dışarı atmak memnudur”, “Katarın istasyonlarda tevekkufu esnasında aptesaneye girmek memnudur” gibi.. Hele imdat işareti altındaki levha, bilhassa çok hoşuma gitti. “Yalnız tehlike anında halkayı çekiniz. Sui istimal edenler için şiddetle takibati kanuniyede bulunulacaktır.”
Müzede teşhir standı olarak kullanılan dolaplar, masalar demiryolu atölyelerinde çalışan işçilerin el emeğidir. Müzeyi geçtiğimiz yıl 28.209 yerli, 30.064 yabancı olmak üzere toplam 58.273 kişi gezmiştir.
Müzenin Ziyaretçi Defteri’ndeki duygulu yazılar, trenin toplumumuzda ne kadar sevildiğinin bir kanıtıdır. Demiryollarının geçmişine ait hatıralar bizim endüstriyel mirasımızdır. Demiryollarını sevmek, ülkemizde demiryollarını geliştirmek, bu konuda çalışmalar yapmak, gelecek nesillere, çocuklarımıza sağlam bir geleceğin temellerini atmaktır.
İstanbul Demiryolu Müzesi’nin oluşmasında tüm emeği geçenlere teşekkür ediyor, gezilip görülmesini özellikle tavsiye ediyorum. Ve Yedikule Cer Atölyesi’nin duvarına işçilerin yazdığı, şu an maalesef izi bile kalmamış bu güzel mısraları sizinle paylaşmak istiyorum;
Trendi oyuncaklarımız, bozup yaptığımız
Ne güzel günlerdi, gurbette oynadığımız…
** Müzeye giriş ücretsizdir. Pazar ve Pazartesi dışında her gün 09:00 – 17:00 saatleri arasında gezilebilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ankara Gençlik Parkında Bir Küçük Tren…

İnsanların boş zamanlarını geçirdiği, ailece eğlendiği ve gezdiği mekânların günümüzdeki kadar alternatifi olmadığı devirlerde, Ankara Gençlik Parkı’nın kent sakinleri üzerinde güçlü bir cazibesi ve büyüsü vardı. Ankara’da doğup büyümüş ya da sonradan yerleşmiş olsun çoğu insanın yolunun bir şekilde düştüğü Gençlik Parkı, kim bilir kaç kuşağın anılarında silinmez izler bırakmıştır. Ünlü edebiyatçımız Rıfat Ilgaz “Gençlik Parkı”nı şu mısralarla anlatır; Bütün sokakları bu kentin Gençlik Parkı'na açılır, Bir sevgi ilkyaz sıcaklığında, Bir türkü yükselir uygarlıktan yana, Halktan yana, emekten yana, bilimden yana, Alır karamsarlığımızı götürür, Mavilikte açılır tomurcuk, Bir halı dokunur yurt güzelliğinde, Geleceğin yollarına serilir, Genç dediğin boy atmalı özgürlüğe doğru, Büyümeli yılların kısırlığında böyle dik, Gün ışırken yerini almalı en önde, Gençlik Parkı'nda coşkudan bayrak çekilmeli… Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara, başkent

Türkiye Ulaştırma Operasyonel Programı Kapsamındaki Öncelikli Projeler

Türkiye,  Avrupa ve Ortadoğu’nun yanı sıra Avrupa ve Asya arasındaki transit taşımacılığa ilişkin stratejik pozisyonu, mevcut ve potansiyel Türk limanlarının TEN-T (Trans Avrupa Ulaşım Ağı) ağında kavşak ve merkez liman olmaya uygun pozisyonu ve demiryolu sektörüne yapılan yatırımlar ve mevzuat düzenlemeleri ile avantajlı bir konumda bulunmaktadır.  Ulaştırma altyapısı konusunda uluslararası tecrübeye ve insan kaynağına sahip firmalar, Marmaray projesinin tamamlanması ardından yapılacak aktarmasız demiryolu taşımacılığı ve Türkiye’nin coğrafi yapısının etkin ve uzun mesafe demiryolu taşımacılığına uygunluğu da yine önemli avantajlar sağlamaktadır. Ulaştırma modları arasındaki dengesizlik maalesef hem sosyal hayatta hem de ekonomide önemli dezavantajlar yaratmaktadır. Ulaştırma Operasyonel Programı (UOP),Türkiye'nin Ekonomik ve Sosyal Uyum alanında ulaştırma sektörüne ayrılan Avrupa Birliği fonlarını Türkiye Ulusal Programı, Stratejik Çerçeve Belgesi ile AB’ye uyum amacıyla haz

Bir Demiryolu, Bir Tünel, Bir Mühendis…

Takvimler 1927 yılını gösterdiğinde dünyada hayat şimdikinden çok farklı bir şekilde akıyordu… Tüm yeryüzünde 2 milyar insan yaşıyordu ve henüz sadece bir Dünya Savaşı olmuştu. 1927 yılında ülkemizde yapılan ilk genel nüfus sayımında Türkiye’nin nüfusu 13 milyon 648 bin 270 kişi çıkmıştı. Atatürk Time Dergisi’ne ikinci kez kapak olmuş,   İstanbul Radyosu ilk yayınına Sirkeci’deki Büyük Postane Binası’nın bodrum katında yine bu yıl başlamıştı. Milli mücadeleden bağımsız bir devlet olarak çıkan, tüm yurdu demir ağlarla örmeye kararlı genç Türkiye Cumhuriyeti, “Bir karış fazla şimendifer” parolasıyla art arda demiryolu projelerini hayata geçirmeye başlıyordu. Bu çalışmalar kapsamında çıkarılan bir kanunla, Irmak – Filyos Demiryolu hattının yapımına da 1927’de başlanmış oldu.   Kömüre Giden Demiryolu Özellikle savaş dönemlerinde kömür sıkıntısının çekilmesi, Batı Karadeniz kömürlerine sadece denizden ulaşılması bir demiryolu inşasını zorunlu kılmaktaydı. Demiryolu sadec