Takvimler 1927 yılını
gösterdiğinde dünyada hayat şimdikinden çok farklı bir şekilde akıyordu…
Tüm yeryüzünde 2 milyar insan
yaşıyordu ve henüz sadece bir Dünya Savaşı olmuştu.
1927 yılında ülkemizde yapılan
ilk genel nüfus sayımında Türkiye’nin nüfusu 13 milyon 648 bin 270 kişi
çıkmıştı. Atatürk Time Dergisi’ne ikinci kez kapak olmuş, İstanbul Radyosu ilk yayınına Sirkeci’deki
Büyük Postane Binası’nın bodrum katında yine bu yıl başlamıştı.
Milli mücadeleden bağımsız bir
devlet olarak çıkan, tüm yurdu demir ağlarla örmeye kararlı genç Türkiye
Cumhuriyeti, “Bir karış fazla şimendifer”
parolasıyla art arda demiryolu projelerini hayata geçirmeye başlıyordu. Bu
çalışmalar kapsamında çıkarılan bir kanunla, Irmak – Filyos Demiryolu hattının
yapımına da 1927’de başlanmış oldu.
Kömüre Giden Demiryolu
Özellikle savaş dönemlerinde
kömür sıkıntısının çekilmesi, Batı Karadeniz kömürlerine sadece denizden
ulaşılması bir demiryolu inşasını zorunlu kılmaktaydı.
Demiryolu sadece ekonomik açıdan
üretim merkezlerini tüketim merkezlerine bağlamakla kalmıyor, aynı zamanda bölgelerde
ekonomi ve ticaretin yanı sıra sosyal hayatın da gelişmesini sağlıyordu.
Bu amaçlarla 13 Aralık 1925
yılında Irmak-Filyos ve Filyos-Ereğli olmak üzere iki kesimden oluşan
“Ankara-Ereğli Demiryolu Hattı” kanunu çıkarıldı. Hattın Irmak – Filyos
kesiminin inşaatı İsveç – Danimarka grubu NOHAB şirketine ihale edilmiş ve
yapım işi 1927’de Filyos’a iskele kurulması ile başlamıştı.
Irmak – Filyos arasında 27
istasyon, 1368 menfez ve köprü ile 8.800 m. uzunluğunda tünellerden oluşan 391
km.lik demiryolunun yapımı Kasım 1935 tarihinde tamamlanmış ve hizmete
açılmıştır.
Devamında 1936’da açılan Filyos -
Çatalağzı hattıyla birlikte kömür artık Ankara’ya kadar trenle taşınmaya başlanmış
oldu. Ankara’ya varan kömür dolu vagonlar, Ankara Gar’ında coşkuyla karşılandı.
Cumhuriyetin kömüre demiryolu ile ulaşma hayali artık gerçekleşmişti.
Cumhuriyetin Başkenti Ankara ile
kömürün başkenti Zonguldak şehirlerini birbirine bağlamasının yanında bu hattın
önemli bir özelliği daha vardı.
Türkiye’nin en uzun demiryolu tüneli; Batıbeli Tüneli
Irmak – Filyos hattıyla birlikte
hizmete açılmış, Türkiye’nin en uzun demiryolu tüneli.
Batıbeli Tüneli, 1929 Dünya
Ekonomik Bunalımı koşullarında Türk müteahhit, mühendis ve işçileri tarafından
inşa edilerek, döneminde övünç kaynağı olmuştur.
İnşaatına 1927 yılında başlanan
Irmak-Ereğli hattının 21 km’lik 8. Kısmı müteahhit Abdurrahman Naci (Demirağ)
Bey ve Ortakları’na ihale edilmiştir. Bu kısımda yapım tünel inşaatı ile
başlamıştır. Kasım 1930 ortalarında inşaatına başlanan tünelin mühendisi
Abdullah Tiryaki’dir.
3.440 metre uzunluğundaki tünelin
inşaatına iki taraftan başlanmıştır. Toprak kumlu ve çakıllı olduğundan çalışma
yavaş yürüdüğü gibi, vagon eksikliği de malzeme taşınmasını zorlaştırmıştır.
Her iki taraftan günde 1 metre açılarak ilerleyen tünelin tamamlanmasıyla Irmak-Filyos
hattı inşaatı bitirilmiştir.
Tünelin en büyük özelliklerinde
birisi her iki tarafından rampa çıkılması ve orta noktadan 3.440 metrelik her
iki ucunun görülebilmesidir.
Mühendis Abdullah Tiryaki’nin Hikâyesi
1887 Selanik doğumlu mühendis Abdullah Tiryaki, Ereğli - Irmak Demiryolu inşaatında kontrol baş mühendisi olarak çalışıyordu. İnşaat süresince evini Çankırı'ya taşımış olan Abdullah Bey, Çankırı'da Mühendis Tiryaki adıyla tanınmaktadır. Daha önce Hicaz Demiryolu inşaatında da büyük emekler sarf etmiş, başarılı ve tecrübeli bir mühendisti.
1930 yılında yapımına başlanan
Batıbeli Tüneli’nin projesini de baş mühendis olarak yürüttü.
Çankırı’da yedi yıl yaşayan
Abdullah bey burada sosyal etkinliklere öncülük etmiş, Çankırı’da ilk tenis
kortu onun gayretleriyle istasyon civarında yapılmış, spor kulübü başkanlığı
görevinde de bulunmuştur.
15 Temmuz 1935 tarihinde
Başmühendis Abdullah Tiryaki Bey, eşi Behice Hanım, iki kızı ve Nohab
şirketinin mühendisi Ali bey yeni tamamlanan hatta Çerkeş’ten Çankırı’ya doğru
bir oto drezin ile yola çıkarlar. Ali beyin idaresindeki oto drezin Sumucak
yakınlarında bir ameliyat katarı ile çarpışır. Çarpışmanın etkisiyle oto drezin
parçalanır, katar altında kalan Abdullah bey ve eşi Behice hanım olay yerinde
vefat eder. İki kızı ve Ali bey ağır yaralı olarak kurtulurlar. Ali bey de
birkaç gün sonra hastanede vefat eder.
Abdullah bey ve eşi Çankırı
Sarıbaba Mezarlığına defnedilir, kazanın olduğu yere anılarına bir anıt
yapılır.
“Demirağlarla ördük ana yurdu dört baştan”
dizelerini bu ülkenin dağına taşına yazan tüm isimsiz kahramanlarımızı saygıyla
anıyoruz.
* Yazıma katkılarından dolayı Mühendis Abdullah Tiryaki beyin torunu Abdullah Tiryaki beye teşekkürlerimle…
Yorumlar
Yorum Gönder