Bugün hür ve bağımsız vatandaşlar olarak yaşıyorsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana yüreğinin sıcaklığını duyuyorsak… Bu, istiklalimiz için azimle, cesaretle, yoktan var ederek, gerektiğinde vatanı uğrunda canını ortaya koyan kahramanlarımızın eseridir.
İşte bu kahramanlardan biri… Halkına hizmet etmeye kendini adamış, vatanını seven, cumhuriyetin demir adamı… Cesaretin, azmin, çalışkanlığın, iradenin vücuda gelişi… “Her şart altında kendi doğru kararını alıp, tatbik edebilen, hür kalmayı başarabilen, müstakil fikirli…” Türk Demiryollarının Babası; Behiç Erkin.
Elli yıl önce, 11 Kasım 1961 yılında aramızdan ayrıldı. Aramızdan ayrılışının ellinci yılında bu güzel insanı bir kez daha anmayı, bu ülke insanı için yaptıklarını kısa bir yazıyla bile olsa bir kez daha anlatmayı kendimize vazife edindik.
Behiç Erkin iyi bir asker, başarılı bir genel müdür ve bakan, ülkesini en iyi şekilde temsil edecek vasıflara haiz bir büyükelçi ve politikacıydı.
Çanakkale Savaşı’nda yapılan ölümüne sevkiyatı yöneten adamdı Behiç Bey. Cepheye asker sevkiyatının kesintisiz ve kusursuz yapılmasını sağlayarak savaşın kazanılmasında büyük pay sahibi oldu. Bu savaş sonrasında Alman İmparatoru tarafından Alman Devletinin en büyük nişanı olan ve Alman olmayan çok az kişiye verilen 1. Dereceden Demir Haç nişanı aldı.
Birinci Dünya Savaşı sırasındaki demiryolu kuruluşu ve işletmesi konularında deneyimlerini içeren “Demiryollarının Askerlik Açısından Tarihi, Kullanımı ve Teşkilatı” üzerine Türkçe bir eser yazan ilk Türk oldu.
Atatürk’ün en yakın mesai arkadaşlarından biriydi. Atatürk, Behiç Bey ile özel mektuplarla düşüncelerini paylaşır, ülke ve dünya meseleleri üzerinde fikir alışverişinde bulunurdu.
Kurtuluş Savaşı’nda tüm cephelere asker, silah ve erzak sağlama görevinin başına getirildi. Mustafa Kemal’in “Ben cephelerde ne yapılacağını biliyorum, ama ordumuzun cephelere süratle nasıl sevk edileceğini bilmiyorum, bu şimendiferlerin işin ehli biri tarafından idare edilmesi ile mümkün olabilir, buna ancak siz muaffak olabilirsiniz, siz şimendiferlerle cephelere askerleri sevk edin ki, ben de cephelerde muaffak olabileyim” diyen sözleri üzerine bu görevi üstlenen Behiç Bey tek bir şart öne sürmüştü: “İşine kimsenin karışmaması”. Bu şartı Mustafa Kemal tarafından kabul edildi. Behiç Bey savaş boyunca cepheye asker, cephane, malzeme, erzak nakletti, ray döşetti.
Büyük Taarruz’un başladığı dakikalarda Ankara Nafıa Vekaletinden gelen şu telgraf durumu en iyi şekilde anlatmaktadır; “İşbu dakikadan itibaren bütün millet fedakar şimendifercilerimizi Allah’tan sonra kahraman ordumuzun yegane muini zaferi olarak görmektedir”.
İşte bu kahramanlardan biri… Halkına hizmet etmeye kendini adamış, vatanını seven, cumhuriyetin demir adamı… Cesaretin, azmin, çalışkanlığın, iradenin vücuda gelişi… “Her şart altında kendi doğru kararını alıp, tatbik edebilen, hür kalmayı başarabilen, müstakil fikirli…” Türk Demiryollarının Babası; Behiç Erkin.
Elli yıl önce, 11 Kasım 1961 yılında aramızdan ayrıldı. Aramızdan ayrılışının ellinci yılında bu güzel insanı bir kez daha anmayı, bu ülke insanı için yaptıklarını kısa bir yazıyla bile olsa bir kez daha anlatmayı kendimize vazife edindik.
Behiç Erkin iyi bir asker, başarılı bir genel müdür ve bakan, ülkesini en iyi şekilde temsil edecek vasıflara haiz bir büyükelçi ve politikacıydı.
Çanakkale Savaşı’nda yapılan ölümüne sevkiyatı yöneten adamdı Behiç Bey. Cepheye asker sevkiyatının kesintisiz ve kusursuz yapılmasını sağlayarak savaşın kazanılmasında büyük pay sahibi oldu. Bu savaş sonrasında Alman İmparatoru tarafından Alman Devletinin en büyük nişanı olan ve Alman olmayan çok az kişiye verilen 1. Dereceden Demir Haç nişanı aldı.
Birinci Dünya Savaşı sırasındaki demiryolu kuruluşu ve işletmesi konularında deneyimlerini içeren “Demiryollarının Askerlik Açısından Tarihi, Kullanımı ve Teşkilatı” üzerine Türkçe bir eser yazan ilk Türk oldu.
Atatürk’ün en yakın mesai arkadaşlarından biriydi. Atatürk, Behiç Bey ile özel mektuplarla düşüncelerini paylaşır, ülke ve dünya meseleleri üzerinde fikir alışverişinde bulunurdu.
Kurtuluş Savaşı’nda tüm cephelere asker, silah ve erzak sağlama görevinin başına getirildi. Mustafa Kemal’in “Ben cephelerde ne yapılacağını biliyorum, ama ordumuzun cephelere süratle nasıl sevk edileceğini bilmiyorum, bu şimendiferlerin işin ehli biri tarafından idare edilmesi ile mümkün olabilir, buna ancak siz muaffak olabilirsiniz, siz şimendiferlerle cephelere askerleri sevk edin ki, ben de cephelerde muaffak olabileyim” diyen sözleri üzerine bu görevi üstlenen Behiç Bey tek bir şart öne sürmüştü: “İşine kimsenin karışmaması”. Bu şartı Mustafa Kemal tarafından kabul edildi. Behiç Bey savaş boyunca cepheye asker, cephane, malzeme, erzak nakletti, ray döşetti.
Büyük Taarruz’un başladığı dakikalarda Ankara Nafıa Vekaletinden gelen şu telgraf durumu en iyi şekilde anlatmaktadır; “İşbu dakikadan itibaren bütün millet fedakar şimendifercilerimizi Allah’tan sonra kahraman ordumuzun yegane muini zaferi olarak görmektedir”.
22 Şubat 1922 tarihinde Garp Cephesi Menzil Müfettişi Kazım Bey’den Behiç Bey’e bir talep gelir. “Özellikle süvari birliklerinin şiddetle kılıca ihtiyacı vardır, fakat ordunun kılıcı kalmamıştır.” Behiç Bey derhal kullanılmayan vagon yayları başta olmak üzere, demiryollarında bulabileceği tüm çeliği bir hafta içinde tedarik ederek Kazım beye iletmiştir. Böylece Kurtuluş Savaşımızda Türk Ordusu’nun keskin kılıcına Demiryollarının çeliği de katılmıştır.
Behiç Bey Kurtuluş Savaşı’ndaki önemli rolü ve başarılarından dolayı hem TBMM Takdirnamesi, hem de İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.
Bayındırlık Bakanlığı yaptığı sırada, demiryollarının millileştirilmesi, işletme dilinin Türkçeleştirilmesi, ilk kamu özel müzesinin kurulmasını gerçekleştirmiştir. Daha sonraları İstanbul Teknik Üniversitesi adını alan Mühendis Mektebine özerklik vermesi, üniversite derslerini Türkçeleştirmesi, Milli İstibarat Teşkilatı’nın M.İ.T. fikir babalığını yaparak kurulmasını sağlaması ve kurucu kararnamesine Atatürk ile birlikte imzasını atması, Türkiye’nin ilk resmi yardımlaşma sandığını yani Emekli Sandığı’nı kurması gibi bir çok ilkin altında Behiç Bey’in adı bulunmaktadır.
Atatürk Soyadı Kanunu’nu çıkarttığında 37 yakınına soyadlarını kendi el yazısı ile yazıp şahsen göndermek suretiyle bildirmiştir. Bu 37 soyadını da Türk Dil Kurumuna verip saklamalarını istemiştir. Memleketin ilk soyadlarının 9.su Behiç Bey’e verdiği “Erkin” soyadıdır. Açıklamasını da şöyle yapmıştır; “İçinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun o şartlardan etkilenmeden doğru düşünebilen, bağımsız kalabilen.”
Behiç Bey, çalışkanlığı, bilgisi, disiplini ve tecrübesi ile ülkedeki bütün demiryolcuların sevgisini de kazanmıştı.
Beynelminel Demiryolları Kongresi (Simplon ve Orient Express) Behiç Bey’in girişimi ve davetiyle 19 Mayıs 1928 tarihinde, tarihte ilk defa İstanbul’da Yüksek Mühendis Mektebinde (İTÜ) toplandı.
Günün birinde bir Amerikalı Ankara’ya Behiç Bey’i ziyarete geldi ve şu teklifte bulundu: “Demiryolu İnşaatından vazgeçin, müştereken karayolu yapalım ve motorlu nakil vasıtaları ile yolcu ve eşya nakledelim.” dedi. Behiç Bey Amerikalıya sordu: “ Bu karayolu malzemesi ziftten yapılma değil mi?” “Evet” dedi Amerikalı. Bu zift petrolden elde edilir değil mi? diye sordu Behiç Bey. “Evet” dedi Amerikalı. “Peki bu karayolu üstünde işleyecek vasıtalar mazot ya da benzin kullanacak değil mi?” “evet “ dedi Amerikalı. “Bu petrol bizde var mıdır?” diye sordu Behiç Bey. “Korkarım ki hayır” dedi Amerikalı. “Bu memleket kömürü olduğu halde kullanamamış, ağaç keserek odunla trenlerini işleterek askerini düşmanının karşısına güçlükle dikip özgürlüğünü kazanmıştır. Bizi bu petrole bu kadar muhtaç hale getirirseniz, kim bilir vatanı bir daha müdafaa etmek gerekse ne müşkül durumda kalırız. Bu zorlukları tecrübe etmiş olmam vesilesi ile, milli menfaatler adına, ülkemin her yerini karayolu yapmak düşüncesini sakıncalı bulurum” dedi Behiç Bey.
Paris Büyükelçisi olarak atandığı 31 Ağustos 1939 tarihinin ertesi günü Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesi ile 2. Dünya Savaşı başladı. Birkaç ay sonra Behiç Bey’in görevli bulunduğu Fransa da Nazi işgaline uğramıştı. Yahudilerin işlerinden çıkarıldığı, paralarına el konulduğu ve toplama kamplarına sevk edildiği günlerde Behiç Bey, Almanların bir yabancıya çok nadir verdikleri 1. Dereceden Demir Haç Madalyasının gücünü kullanarak pek çok hayat kurtarmayı başardı.
Behiç Bey Kurtuluş Savaşı’ndaki önemli rolü ve başarılarından dolayı hem TBMM Takdirnamesi, hem de İstiklal Madalyası ile onurlandırılmıştır.
Bayındırlık Bakanlığı yaptığı sırada, demiryollarının millileştirilmesi, işletme dilinin Türkçeleştirilmesi, ilk kamu özel müzesinin kurulmasını gerçekleştirmiştir. Daha sonraları İstanbul Teknik Üniversitesi adını alan Mühendis Mektebine özerklik vermesi, üniversite derslerini Türkçeleştirmesi, Milli İstibarat Teşkilatı’nın M.İ.T. fikir babalığını yaparak kurulmasını sağlaması ve kurucu kararnamesine Atatürk ile birlikte imzasını atması, Türkiye’nin ilk resmi yardımlaşma sandığını yani Emekli Sandığı’nı kurması gibi bir çok ilkin altında Behiç Bey’in adı bulunmaktadır.
Atatürk Soyadı Kanunu’nu çıkarttığında 37 yakınına soyadlarını kendi el yazısı ile yazıp şahsen göndermek suretiyle bildirmiştir. Bu 37 soyadını da Türk Dil Kurumuna verip saklamalarını istemiştir. Memleketin ilk soyadlarının 9.su Behiç Bey’e verdiği “Erkin” soyadıdır. Açıklamasını da şöyle yapmıştır; “İçinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun o şartlardan etkilenmeden doğru düşünebilen, bağımsız kalabilen.”
Behiç Bey, çalışkanlığı, bilgisi, disiplini ve tecrübesi ile ülkedeki bütün demiryolcuların sevgisini de kazanmıştı.
Beynelminel Demiryolları Kongresi (Simplon ve Orient Express) Behiç Bey’in girişimi ve davetiyle 19 Mayıs 1928 tarihinde, tarihte ilk defa İstanbul’da Yüksek Mühendis Mektebinde (İTÜ) toplandı.
Günün birinde bir Amerikalı Ankara’ya Behiç Bey’i ziyarete geldi ve şu teklifte bulundu: “Demiryolu İnşaatından vazgeçin, müştereken karayolu yapalım ve motorlu nakil vasıtaları ile yolcu ve eşya nakledelim.” dedi. Behiç Bey Amerikalıya sordu: “ Bu karayolu malzemesi ziftten yapılma değil mi?” “Evet” dedi Amerikalı. Bu zift petrolden elde edilir değil mi? diye sordu Behiç Bey. “Evet” dedi Amerikalı. “Peki bu karayolu üstünde işleyecek vasıtalar mazot ya da benzin kullanacak değil mi?” “evet “ dedi Amerikalı. “Bu petrol bizde var mıdır?” diye sordu Behiç Bey. “Korkarım ki hayır” dedi Amerikalı. “Bu memleket kömürü olduğu halde kullanamamış, ağaç keserek odunla trenlerini işleterek askerini düşmanının karşısına güçlükle dikip özgürlüğünü kazanmıştır. Bizi bu petrole bu kadar muhtaç hale getirirseniz, kim bilir vatanı bir daha müdafaa etmek gerekse ne müşkül durumda kalırız. Bu zorlukları tecrübe etmiş olmam vesilesi ile, milli menfaatler adına, ülkemin her yerini karayolu yapmak düşüncesini sakıncalı bulurum” dedi Behiç Bey.
Paris Büyükelçisi olarak atandığı 31 Ağustos 1939 tarihinin ertesi günü Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesi ile 2. Dünya Savaşı başladı. Birkaç ay sonra Behiç Bey’in görevli bulunduğu Fransa da Nazi işgaline uğramıştı. Yahudilerin işlerinden çıkarıldığı, paralarına el konulduğu ve toplama kamplarına sevk edildiği günlerde Behiç Bey, Almanların bir yabancıya çok nadir verdikleri 1. Dereceden Demir Haç Madalyasının gücünü kullanarak pek çok hayat kurtarmayı başardı.
“Bu kanunları Türk Yahudilerine tatbik edemezsiniz. Çünkü benim ülkemde din, dil, ırk ayrımı yoktur. Benim vatandaşlarımın belirli bir kısmına belirli zorunluluklar dayatmak bizim kanunlarımıza aykırıdır.” diyerek Nazilere direnen Behiç Erkin, mesai arkadaşları ile birlikte hayatını tehlikeye atarak 20.000’e yakın Türk ve Türk olmayan Yahudi’nin hayatını kurtarmıştır. 6 milyon Yahudi soykırıma uğramak üzere bilmedikleri bir istikamette raylar üzerinde trenlerle Auschwitz’e doğru yol alırken, Behiç Bey üzerine ay-yıldız astırttığı, “Büyükelçi’nin Vagonları” diye anılan trenlere bindirdiği 20.000 Yahudiyi aynı rayların ters istikametinde, hem de Almanya toprakları üzerinden yaşama, Türkiye’ye göndermeyi başarmıştır. Üzerine filmler yapılan Oscar Shindler’in 1.100 kişiyi kurtardığı düşünülürse, Behiç Erkin’in neler başardığı daha iyi anlaşılacaktır.
Adı Behiç Erkin’di. Mustafa Kemal’in yakın dostu, silah arkadaşıydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temeller üzerinde kurulmasına büyük emeği geçen bir vatanseverdi. 11 Kasım 1961’de aramızdan ayrıldı. “Beni demiryollarının kesiştiği yere gömünüz” vasiyeti üzerine İzmir-İstanbul-Ankara hatlarının birleştiği Eskişehir (Enveriye) istasyonundaki müsellese defnedildi.
Şimdi her an yanı başından geçen, o çok sevdiği trenlerin seslerini dinleyerek yapıyor ebedi istirahatini…
Adı Behiç Erkin’di. Mustafa Kemal’in yakın dostu, silah arkadaşıydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temeller üzerinde kurulmasına büyük emeği geçen bir vatanseverdi. 11 Kasım 1961’de aramızdan ayrıldı. “Beni demiryollarının kesiştiği yere gömünüz” vasiyeti üzerine İzmir-İstanbul-Ankara hatlarının birleştiği Eskişehir (Enveriye) istasyonundaki müsellese defnedildi.
Şimdi her an yanı başından geçen, o çok sevdiği trenlerin seslerini dinleyerek yapıyor ebedi istirahatini…
Kaynak : Hatırat 1876-1958 / Behiç Erkin / Türk Tarih Kurumu – 2010
Cepheye Giden Yol / Emir Kıvırcık/ 2008
Büyükelçi / Emir Kıvırcık / 2007
Kurtuluş Savaşında Demiryolculuk / Ziya Gürel / Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu/ 1989
Yorumlar
Yorum Gönder