“Dünya tek bir ülke olsaydı
başkent İstanbul olurdu” demiş ünlü Fransız devlet adamı Napoleon Bonaparte.
Tüm dünyanın hayran olduğu, güzelliği iki kıtaya yayılan İstanbul’un en güzel
ilçelerinden biridir Beykoz.
Beykoz, üç bin yıllık tarihi ile
İstanbul’da Osmanlı’nın ilk fethettiği yer olması açısından da önemli bir
semttir. Sultan Yıldırım Bayezid’in Anadoluhisarı’nı burada inşa ettirmesi ile
adeta fethin müjdecisi olmuştur.
Bugün Beykoz ve civarındaki
sanayi kuruluşlarının tarihine bakıldığında Osmanlı zamanında bu bölgenin adeta
bir “Organize Sanayi Bölgesi” olarak seçildiği izlenimini edinirsiniz.
İstanbul’un en eski
fabrikalarından biri olan Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası 1810 yılında burada kurulmuştur.
Osmanlı ve daha sonra Türk ordusuna ayakkabı ve deri tedarik eden fabrika boğaz
kıyısında bulunan yaklaşık 180 dönümlük bir arazi üzerinde bulunmaktadır.
Bu fabrikada üretilen,
Osmanlı’nın ve Tanzimat’ın batılılaşma ve sanayileşme çabalarının ilk ürünleri 1856
Uluslararası Paris Fuarı, 1862 Londra Fuarlarında yer alarak Osmanlı’nın gururu
olmuştur. Ülke savaşa girdikçe kapasitesini arttıran tesis, Cumhuriyet
Dönemi’nde 1933 yılında Sümerbank’a bağlanması ile birlikte üretimde adeta
altın dönemini yaşamıştır. Cumhuriyet Döneminin ucuz ama dayanıklı
kunduralarını üreterek adeta bir ulusun ayakkabı ihtiyacını tek başına
karşılamıştır. 1999 yılında üretimi durdurulan fabrika 2004 yılında özel
sektöre satılmıştır.
1.Dünya Savaşı sırasında Rus
Donanması Osmanlı Savaş gemilerinin Karadeniz’e çıkışını önlemek ve bu
denizyolundan özellikle kömür getirilmesine mani olmak için İstanbul Boğazı’nın
Karadeniz’e çıkan ağzına mayın döşemişlerdir.
Memleket savaşa girdikçe
kapasitesini arttıran tesis, Rus baskısından dolayı hammadde ve kömür sıkıntısı
çekmeye başlamıştır. Bu sebeple Beykoz’dan Karadeniz’e uzanan ve boğazın yakın
kısımlarından geçen bir demiryolu döşenmeye başlanmıştır. Osmanlı döneminde çizilmiş bir haritada 1917
yılında inşa edilen Beykoz – Akbaba dar hat demiryolu ayrıntılı bir şekilde
görülmektedir.
Bazı kaynaklarda; Almanlarla yapılan bir anlaşma ile Beykoz
çayırında, Hünkâr iskelesinden hattın inşaatına başlandığı, Akbaba köyü
içinden, köyün batı yakası eteklerinden geçip Anadolu Feneri köyü yön burnu mevkiine
kadar geldiği belirtilmektedir. Hatta inşaat sırasında marşandiz trenin malzeme
taşımak için gece gündüz siren çalarak köyden geçtiği, bugün hala köy içinde
yolun kalıntılarının bulunduğu da eklenmektedir.
Beykoz Kundura Fabrikası bu
sayede sanayileşme tarihimizde ulaşım ve üretim sisteminin bütünleşik olarak
tasarlandığı ilk örneklerden birisi olmuştur.
Demiryolu ulaşım ağının en temel
unsurlarından birisi olmanın yanı sıra devletler için savaşta ve barışta da her
zaman önemli bir çıkış yolu olmuştur. Ekim
1917 devriminden sonra Rusya’nın savaştan çekilmesi ile birlikte, bu demiryolu
fabrika içinde malzeme taşımalarında kullanılmaya başlanmıştır.
1950’li yıllarda fabrikaya deri
getiren büyük gemiler fabrikaya yanaşamaz, açıkta demirlerdi. Yük, şatlarla
fabrikanın iskelesine, buradan da bohça haline gelmiş deriler dekovil hatları
ile ambarlara taşınırdı.
Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura
Fabrikası’nın kurulduğu ilk yıllardan beri Osmanlı ve Türk Ordusuna deri ve
ayakkabı temin ettiği belirtilse de, 1950’li yıllardan sonra birçok kamu kurum
ve kuruluşuna da ayakkabı temin etmiştir. Ayakkabı temin edilen bu kurumlardan
biri de TCDD’dir. Yılda bir kez personele verilen iş elbisesi kapsamında yazlık
ayakkabı adı altında Beykoz’da üretilen deri ve altı kösele ayakkabılar TCDD
çalışanlarına verilmiştir.
Beykoz Kundura Fabrikası bir
fabrika olmanın ötesinde, her Cumhuriyet iştirakinde olduğu gibi Beykoz
semtinin yaşam tarzını uzun seneler tek başına belirlemiş, bölge için sadece iş
ve aş kapısı değil aynı zamanda bir sosyalleşme ortamı da yaratmıştır. Asırlara
sığan bilgi birikiminin toplandığı bir merkez olarak hizmet veren fabrika, bir
ulusun ekonomik kurtuluş savaşının simge kurumlarından da biri olmuştur. Osmanlı’dan
cumhuriyet dönemine kalmış olan endüstriyel kültür mirasının en önemli
örneklerinden biridir.
Beykoz Kundura Fabrikası bugün
zamanın aşındırdığı yosunlu duvarları, dokunulmamış tozlu fabrika rafları ile birçok
sinema filmine, televizyon dizisine ve moda fotoğrafçılarına ilham vermekte ve
plato olarak kullanılmaktadır.
Beykoz Kundura Fabrikası’ndan
Akbaba’ya uzanan dekovil hattı ise artık yalnızca bir hatıradan ibaret…
Yorumlar
Yorum Gönder