Tren Garları, çok farklı duyguların içinde yaşandığı özel mekânlardır.
Ayrılıklar kadar kavuşmaları, hüzünler kadar sevinçleri de barındırırlar
içlerinde. Vagon penceresinden sallanan eller, tren yavaş yavaş yol almaya
başladığında hızlanan adımlar, trenle yarışırcasına koşmak ve peronun sonunda çaresizce
durmak zorunda kalmak… Ama tren gözden kaybolana dek el sallamaktan hiç
vazgeçmemek...
Acaba tek bir trenin bile hiç bir zaman uğramadığı, yolcuların
veda etmek zorunda kalmadığı bir tren garı var mıdır ?
Dünyada eşi benzeri olmayan bir durum bu belki… Ama evet,
böyle bir gar var.
Hem de bizim ülkemizde, Muğla’nın şirin ilçesi Dalaman’da…
Bu tren garına en yakın ray kilometrelerce uzakta…
Bu enteresan durumun sıra dışı hikâyesi Dalaman’daki Devlet
Üretme Çiftliği içinde bulunan Tarım İşletmesi İdari Binası’nın yapılış
öyküsünde gizli.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1893 yılında Abbas Hilmi Paşa
padişah fermanı ile Mısır Hidivi olarak atanır. “Hidiv” Osmanlılarda Mısır Valilerine
verilen bir ünvandır.
Abbas Hilmi Paşa, 1905 yılında “Nimetullah” isimli yatıyla
Dalaman’a 12 km. mesafedeki Sarsala Koyu’na gider. O yıllarda sahilde küçük bir
yerleşim vardır. Dalaman ise sadece verimli bir ovadan ibarettir. Av
hayvanlarının özgürce dolaştığı bu yemyeşil ovayı gören av meraklısı Paşa bu
bölgeye hayran kalır.
İlk etapta Sarsala Koyu’na bir iskele ve depo inşa ettirir, ardından da koydan Dalaman’a kadar uzanan bir yol yaptırır. Çevredeki bataklıkları kurutur ve yolun her iki tarafına da Mısır’dan getirttiği okaliptüs ağaçlarını diktirir.
Paşa, 1874’de mülkiyeti kendisine geçen Dalaman’ın resmen
sahibidir. 1905 yılından itibaren de,
buradaki binlerce dönüm arazisinde çalışmak üzere Mısır ve Sudanlı vatandaşları
getirmeye başlar.
Abbas Hilmi Paşa, 1908 yılında artık bir çiftliğinin de
bulunduğu ve çok sevdiği Dalaman’a bir av köşkü yaptırmaya karar verir. Aynı
tarihlerde de valisi olduğu Mısır’ın İskenderiye kentine bir tren garı inşa
ettirmeyi planlamaktadır. İnşaat işini Fransızlar’a verir. Fakat Fransız’lar hazırladıkları projeleri
karıştırırlar. İstasyon Binası’nın malzemeleri ve projesi bulunan gemiyi
Dalaman’a, Av Köşkünü’nün malzeme ve projelerini taşıyan gemiyi ise Mısır’a
gönderirler. Gemi Dalaman yakınlarındaki Sarsala Koyu’na gelerek yükünü
boşaltır.
Paşa’nın Dalaman’daki işçileri, hemen işe koyulurlar ve
karışıklığın farkında olmadan malzemeleri develere ve katırlara yükleyerek Dalaman’a,
köşkün yapılacağı yere taşırlar. Hatta inşaatta kullanılacak her bir taşın, bir
Osmanlı sarı lirasına taşındığı bile rivayet edilmektedir.
Gemiyle gelen inşaat işçilerinin de paşanın adamlarına
katıldığı kalabalık bir ekip hep birlikte hızla inşaat işine girişirler. Bir an
önce işlerini tamamlayarak Paşa’larını dönüşte güzel bir sürpriz ile karşılamak
için var güçleriyle çalışırlar.
Bu yoğun çalışmaların neticesinde ortaya çıkan sonuç
gerçekten de tam bir sürpriz olur. Dalaman’da planlanan av köşkünün yerine bir
Gar Binası, Mısır’a giden malzeme ve proje ile de İskenderiye’ye mükemmel bir
av köşkü yapılmıştır.
Duvarları özel yontulmuş taşlardan yapılan Dalaman’daki Gar
Binası’nın yüksek kapıları ve eşkenar üçgen biçiminde özel olarak üretilmiş
çatı kiremitleri, çatı katı ve sütunsuz merdivenleri bulunmaktadır. Kışın ılık,
yazın serin ve havadar olacak şekilde havalandırma bacaları ile dizayn
edilmiştir ve iki katlı binanın her katında yedişer oda bulunmaktadır.
Tamamlanan binanın etrafına Mısır’dan getirilen palmiyeler
ve hurma ağaçları ekilir. Artık Paşa’yı karşılamak için her şey hazırdır.
Dalaman’a dönen Paşa gördüğü manzara karşısında çok şaşırır.
Tren yolunun bulunmadığı Dalaman’a Gar Binası yapılması Paşa’yı her ne kadar şaşırtsa
da bu güzel binayı yıktırmaya kıyamaz ve yanına ilave olarak bir de cami inşa ettirir.
Böylece Muğla’nın şirin ilçesi Dalaman; dünyada tren geçmeyen
ilk tren garına sahip olmuş olur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Savaşı’na girmesinden
sonra İngiltere, Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa’yı hidiv olarak tanımadığını
ilan eder ve Paşa’nın Hidivliği fiilen sona erer. Lozan Anlaşması’nın da
imzalanması ardından daha önce fiilen sona eren “hıdivlik” artık resmen sona ermiş olur.
1928 yılına kadar Abbas Hilmi Paşa’ya ait olan Dalaman’daki çiftliğe
alınan bir kredi ödenemeyince devlet tarafından el konur. Çiftliğin içinde
bulunan Gar Binası 1958 yılına kadar Jandarma Karakolu olarak kullanılır ve
daha sonra Devlet Üretme Çiftliği ’ne tahsis edilir.
Dalaman’daki Devlet Üretme Çiftliği demiryolu ile hiçbir
zaman tanışamaz ama bölgedeki tarımın gelişimine büyük katkı sağlar.
İdari binanın batısında bulunan ve Türkçe ismi olmayan
“Lagunaria Patersoniig.don” adlı bitki Cevat Şakir Kabaağaçlı , yani nam-ı
değer Halikarnas Balıkçısı tarafından çiftliğe hediye edilmiştir. Ana vatanı Avustralya’nın doğusundaki Norfolk
adası olan bu bitkinin boyu 15 mt. ye kadar uzamaktadır. Görünüş ve yabancılığı
açısından çevrede büyük ilgi gören bu bitkinin tohumları, bugün bütün sahil
bölgelerinde süs bitkisi olarak yetiştirilmeye çalışılmaktadır.
Ayrıca yine idare binası çevresinde Mısır’dan getirilen hurma
ağaçları, palmiye türleri, kaktüsler vb. bitkilerden oluşan bir botanik bahçesi
oluşturulmuştur.
Binanın içinde Hidiv döneminden kalan koltuklar bu güne
kadar titizlikle aslı gibi korunmuştur.
Üstelik Abbas Hilmi Paşa’nın inşaat ve çiftlik işleri için
buraya getirdiği Mısır ve Sudan’lı işçilerin torunları hala Sarıgerme, Dalyan,
Köyceğiz ve Ortaca’da yaşamaya devam etmektedirler.
İlginç tesadüfler sonucunda Mısır yerine, rayların
uğramadığı Dalaman’a yapılan bu güzel Gar Binası yüz yılı aşkın süredir sıra
dışı kaderini yaşamaya devam ediyor…
Yorumlar
Yorum Gönder