Ana içeriğe atla

2013 Yılında Demiryolu Sektöründe Yaşanan Gelişmeler

Demiryolu artık Sanayi Devrimi sonrasında ortaya çıkan haliyle değil, geleceğin taşıma modu olarak karşımıza çıkmaktadır. Demiryolunun önemi ve işlevi artık tüm dünyada kabul görmekte, demiryolunun ana aksını oluşturduğu kombine taşımacılık teşvik edilmekte, buna bağlı olarak mevzuatlar hazırlanmakta, altyapı yatırımları ve ulaştırma koridorları bu duruma göre planlanmaktadır.

Dünya ile entegre olabilmek, ülkemizde demiryollarının yeniden canlandırılması ve taşımacılıktaki rolünün güçlendirmek için serbest, rekabetçi, ekonomik ve sosyal açılardan sürdürülebilir ve aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ile de uyumlu bir demiryolu sektörünün oluşturulmasına ihtiyaç vardır.

Bilindiği gibi AB’nin ulaştırma Politikasına ilişkin en son hazırlanan 28 Mart 2012 tarihli yeni Beyaz Kitap “Tek Avrupa Ulaştırma Alanı İçin Yol Haritası-Rekabetçi ve Kaynak Etkin Bir Ulaştırma Sistemine Doğru” ana başlığı ile yayımlandı. Beyaz kitap ulaştırma sektörünün bugün yaşadığı sorunları, önümüzdeki dönemde karşı karşıya kalabileceği sorunları öne çıkarmakta ve 2050 yılına kadar ki hedefleri kapsamaktadır.
Önümüzdeki dönemde ulaştırma alanındaki hedefler daha az tıkanıklık, daha az emisyon, daha çok istihdam ve daha büyük bir büyüme, daha çok gelir, daha kaliteli hizmet, daha güvenli yolculuk ve petrole daha az bağımlı bir ulaştırma sistemi olarak özetlenebilir.
Önümüzdeki süreçte Türkiye ulaştırma sektörü hızla gelişen dünya ulaştırma pazarlarında giderek artan sert bir rekabetle karşı karşıya kalabilecektir.
Türkiye’nin hedefi, verimlilikten ödün vermeden ve hareketliliği tehlikeye atmadan ulaştırma sistemini petrol bağımlılığından kurtarmak olmalıdır.
Ülkemizde 1950’li yıllarda demiryollarının yolcu taşımacılığındaki payı yüzde 42, yük
taşımacılığındaki payı ise yüzde 68 düzeylerindeyken 2012 yılına gelindiğinde bu oranların maalesef yüzde 1,5-4,5 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. Demiryolu sektörümüzün değerlendirilmesi ve yapılan çalışmalar sonucunda mevcut durumdaki sorunlar; demiryolu ağının yetersizliği, rekabet ortamının bulunmaması, altyapı standartlarının düşüklüğü, demiryolu araçlarının sayı ve nitelik olarak yetersizliği, sinyalli ve elektrikli hatların azlığı, uzman personel eksikliği ve diğer ulaştırma türleri ile bütünleşme ve rekabette yaşanan sıkıntılar olarak sıralanmaktadır.
Demiryolu sektörüne son yıllarda yapılan büyük yatırımların artarak sürdürülmesinin yanında, sektörün düzenlenmesi ve TCDD’nin yeniden yapılandırılması ile zamanla karayolu lehine oluşan bu dengesiz değişimin, demiryolları lehine değiştirilmesi sağlanabilecektir.

Bütünleşik ulaştırma sistemi içinde, demiryolu taşımacılık sisteminin avantajlı yönlerinden daha fazla yararlanılabilmesi için alınması gerekli önlemlerin başında demiryolu sektöründeki tekelin kaldırılarak serbest, şeffaf, adil ve sürdürülebilir bir rekabet ortamının sağlanması gelmektedir. Böylelikle demiryolu alanındaki mevcut ülke kaynağının daha verimli kullanılması sağlanacak ve atıl kapasite kullanıma açılacaktır. Tekelin kaldırılması ve sektörün serbestleştirilmesi ile aynı zamanda AB demiryolu mevzuatına da uyum sağlanmış olacaktır.

01/11/2011 tarihli ve 28102 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 26/09/2011 tarihli ve 655 sayılı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile sektörün serbestleştirilmesi halinde uygulanacak düzenlemeler ve kurallar belirlenmiş, bunların uygulanmasının sorumluluğu ve görevi Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğüne verilmiştir.

2013 yılını demiryolu konusunda değerlendirdiğimizde, sektörümüzün heyecanla beklediği en önemli gelişme, demiryoluna yeni bir ivme kazandıracak olan “Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun”un TBMM’de kabul edilerek
01 Mayıs 2013 Tarihinde yürürlüğe girmesidir.

Yine bu yıl hazırlıkları tamamlanan,  DTD’nin de görüş ve önerileriyle katkıda bulunduğu 2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı, ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda, toplumumuzu yüksek refah seviyesine ulaştırma yolunda önemli bir kilometre taşı olacaktır.
10. Kalkınma Planı 06 Temmuz 2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Türkiye’nin lojistikte bölgesel bir üs olması sağlanarak; lojistik maliyetin düşürülmesi, ticaretin geliştirilmesi ve rekabet gücünün arttırılması temel amaçtır.  10. Kalkınma Planı’nın amaç ve hedefleri arasında ayrıca yük ve yolcu taşıma hizmetlerinin etkin, verimli, ekonomik, çevreye duyarlı, emniyetli bir şekilde sağlanması; yük taşımacılığında, kombine taşımacılık uygulamalarının geliştirilerek demiryolu ve denizyolunun paylarının arttırılması, kalitenin ve güvenliğin yükseltilmesi ve ulaştırma planlamasında koridor yaklaşımına geçilmesi esas olduğu belirtilmiştir.  Avrupa ile kesintisiz ve uyumlu demiryolu ulaşımının sağlanmasına yönelik teknik ve idari karşılıklı işletilebilirlik düzenlemelerine de uyum sağlanması öngörülmüştür.
Bu yıl Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şurası “Herkes için Ulaşım ve Hızlı Erişim” teması ile 05-07 Eylül 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Ulaşım ve iletişim vizyonu temasının, “insan odaklı” olması ve “herkes için” çözüm üretmesi gerekliliğinden hareketle “Herkes İçin Ulaşım ve Hızlı Erişim” olması uygun görülmüştür.

DTD’nin çalışma gruplarında yer aldığı Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şurası Sonuç Bildirgesinde ilk olarak mevcut durum tespiti yapılmış, ikinci olarak 2023 hedeflerinin gerçekleşme düzeyi ele alınarak hedefler yenilenmiş ve 2035 vizyonu ortaya konulmuştur.
11. Ulaştırma Şurası sonucunda demiryolu Sektörü için hedefler;
·        3.500 km yüksek hızlı demiryolu, 8.500 km hızlı demiryolu ve 1.000 km konvansiyonel demiryolu olmak üzere 13.000 km demiryolu yaparak 2023 yılında toplam 25.000 km demiryolu uzunluğuna ulaşılması,
·        4400 Km’ lik hat yenilenmesi yapılarak tüm hatların yenilenmesinin tamamlanması,
·        Demiryolu taşımacılık payının; yolcuda % 10 ve yükte % 15’ e çıkarılması,
·        Demiryolu sektörünün serbestleşme sürecinin tamamlanması,
·        Milli Demiryolu standartlarının oluşturulması,
·        Emniyet Yönetim Sistemi’nin altyapı ve işletmeciliğin her kademesinde etkin ve sürekli uygulanmasının sağlanması ve bunun sektörel kültür haline getirilmesi,
·        Geliştirilen “Milli Sinyal Sisteminin” yaygınlaştırılarak marka haline getirilmesi,
·        Mevcut araçların hızlı tren hatlarına uygun hale getirilmesi, her türlü demiryolu aracının ülkemizde üretilmesi,
·        Yük potansiyeli bulunan lojistik merkezleri, fabrika, sanayi, OSB ile limanlara iltisak hattı bağlantılarının artırılarak kombine ve yük taşımacılığının geliştirilmesinin sağlanması,
·        Demiryolu Ulaşım Enstitüsü’nün kurularak faaliyete geçirilmesi,
·  Milli Demiryolu sanayisi ile AR-GE’sinin desteklenmesi ve her türlü demiryolu teknolojisinin geliştirilmesi,
· Uluslararası demiryolu koridorlarının geliştirilmesinin sağlanması, olarak sıralanmaktadır.
Önümüzdeki süreçte bu gelişmelere paralel olarak demiryolu meslek eğitiminin önemi her geçen gün daha da artacaktır. Daha hızlı, daha ekonomik ve daha güvenilir demiryolu sistemi ancak kalifiye elemanlarla sağlanacağından ilgili kuruluşlar meslek standartlarını ve yeterliliklerini belirleyerek, bu yeterliliklere göre eğitim müfredatları hazırlanmalı ve çok acil olarak hayata geçirilmelidir.
Demiryolu ulaştırmasının gelişmesi ve payının arttırılması Türkiye’nin ekonomik, çevresel ve kültürel gelişmesine, dünya ile rekabet edebilirliğine olumlu katkılar sağlayacaktır. Demiryolu sektörü önemli bir istihdam hacmi yaratarak, sanayimizin ve ticaretimizin gelişmesine katkı sağlayacak, ihracat hedeflerine ulaşılmasında lokomotif güç olacaktır.
Türkiye’de üretilecek demiryolu çeken ve çekilen araçlarının, demiryolu altyapısı ile ilgili kullanılabilecek her türlü tesis ve malzemenin üretileceğini ve ihraç edilebileceğini, serbestleştirilmiş demiryolu ulaştırmasının tüm sektörlere önemli katkılar sağlayacağını dikkate alan bir yaklaşım Ulaştırma Sektörünün odak noktası olmalıdır.


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ankara Gençlik Parkında Bir Küçük Tren…

İnsanların boş zamanlarını geçirdiği, ailece eğlendiği ve gezdiği mekânların günümüzdeki kadar alternatifi olmadığı devirlerde, Ankara Gençlik Parkı’nın kent sakinleri üzerinde güçlü bir cazibesi ve büyüsü vardı. Ankara’da doğup büyümüş ya da sonradan yerleşmiş olsun çoğu insanın yolunun bir şekilde düştüğü Gençlik Parkı, kim bilir kaç kuşağın anılarında silinmez izler bırakmıştır. Ünlü edebiyatçımız Rıfat Ilgaz “Gençlik Parkı”nı şu mısralarla anlatır; Bütün sokakları bu kentin Gençlik Parkı'na açılır, Bir sevgi ilkyaz sıcaklığında, Bir türkü yükselir uygarlıktan yana, Halktan yana, emekten yana, bilimden yana, Alır karamsarlığımızı götürür, Mavilikte açılır tomurcuk, Bir halı dokunur yurt güzelliğinde, Geleceğin yollarına serilir, Genç dediğin boy atmalı özgürlüğe doğru, Büyümeli yılların kısırlığında böyle dik, Gün ışırken yerini almalı en önde, Gençlik Parkı'nda coşkudan bayrak çekilmeli… Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara, başkent

CHESTER PROJESİ

Sanayi Devrimi’nin en büyük simgelerinden biri olan demiryolu Osmanlı İmparatorluğu’na birçok yenilikten daha önce girmiştir. Osmanlı İmparatorluk sınırları içindeki ilk demiryolu, İngilizlerin de teşviki ile Mısır’da İskenderiye – Kahire arasında inşa edilmiştir. Osmanlıyı Avrupa’ya bağlayan ilk demiryolu ise 1888 yazında işletmeye açılmıştır. Avusturya sınırından başlayıp Belgrad, Niş, Sofya ve Edirne’den geçerek İstanbul’a uzanan Şark Demiryolları Osmanlı başkentini artık doğrudan doğruya Viyana, Paris, Berlin ve Calais üzerinden Londra’ya bağlıyordu. Ulaşım, gittiği bölgelerde kültürel, iktisadi, siyasi ve askeri standardizasyona her zaman hizmet etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise isyanların başladığı, ülkenin zayıfladığı bu dönemde Osmanlı Devleti yöneticileri için ulaşım tüm bu özelliklerinin ve etkilerinin yanında “toprak birliğini güvence altına almak” için de en etkili ve öncelikli işlev olarak görülmüştür. Osmanlı demiryollarına yapılan yatırımın %90’ı yabancıy

Bir Demiryolu, Bir Tünel, Bir Mühendis…

Takvimler 1927 yılını gösterdiğinde dünyada hayat şimdikinden çok farklı bir şekilde akıyordu… Tüm yeryüzünde 2 milyar insan yaşıyordu ve henüz sadece bir Dünya Savaşı olmuştu. 1927 yılında ülkemizde yapılan ilk genel nüfus sayımında Türkiye’nin nüfusu 13 milyon 648 bin 270 kişi çıkmıştı. Atatürk Time Dergisi’ne ikinci kez kapak olmuş,   İstanbul Radyosu ilk yayınına Sirkeci’deki Büyük Postane Binası’nın bodrum katında yine bu yıl başlamıştı. Milli mücadeleden bağımsız bir devlet olarak çıkan, tüm yurdu demir ağlarla örmeye kararlı genç Türkiye Cumhuriyeti, “Bir karış fazla şimendifer” parolasıyla art arda demiryolu projelerini hayata geçirmeye başlıyordu. Bu çalışmalar kapsamında çıkarılan bir kanunla, Irmak – Filyos Demiryolu hattının yapımına da 1927’de başlanmış oldu.   Kömüre Giden Demiryolu Özellikle savaş dönemlerinde kömür sıkıntısının çekilmesi, Batı Karadeniz kömürlerine sadece denizden ulaşılması bir demiryolu inşasını zorunlu kılmaktaydı. Demiryolu sadec