Demiryolu artık Sanayi Devrimi sonrasında ortaya çıkan
haliyle değil, geleceğin taşıma modu olarak karşımıza çıkmaktadır. Demiryolunun
önemi ve işlevi artık tüm dünyada kabul görmekte, demiryolunun ana aksını
oluşturduğu kombine taşımacılık teşvik edilmekte, buna bağlı olarak mevzuatlar
hazırlanmakta, altyapı yatırımları ve ulaştırma koridorları bu duruma göre
planlanmaktadır.
Dünya ile entegre olabilmek, ülkemizde demiryollarının yeniden
canlandırılması ve taşımacılıktaki rolünün güçlendirmek için serbest,
rekabetçi, ekonomik ve sosyal açılardan sürdürülebilir ve aynı zamanda Avrupa
Birliği (AB) mevzuatı ile de uyumlu bir demiryolu sektörünün oluşturulmasına
ihtiyaç vardır.
Bilindiği gibi AB’nin ulaştırma Politikasına ilişkin en son
hazırlanan 28 Mart 2012 tarihli yeni Beyaz Kitap “Tek Avrupa Ulaştırma Alanı İçin
Yol Haritası-Rekabetçi ve Kaynak Etkin Bir Ulaştırma Sistemine Doğru”
ana başlığı ile yayımlandı. Beyaz kitap ulaştırma sektörünün bugün yaşadığı
sorunları, önümüzdeki dönemde karşı karşıya kalabileceği sorunları öne
çıkarmakta ve 2050 yılına kadar ki hedefleri kapsamaktadır.
Önümüzdeki dönemde ulaştırma alanındaki hedefler daha az
tıkanıklık, daha az emisyon, daha çok istihdam ve daha büyük bir büyüme, daha
çok gelir, daha kaliteli hizmet, daha güvenli yolculuk ve petrole daha az
bağımlı bir ulaştırma sistemi olarak özetlenebilir.
Önümüzdeki süreçte Türkiye ulaştırma
sektörü hızla gelişen dünya ulaştırma pazarlarında giderek artan sert bir
rekabetle karşı karşıya kalabilecektir.
Türkiye’nin hedefi, verimlilikten
ödün vermeden ve hareketliliği tehlikeye atmadan ulaştırma sistemini petrol
bağımlılığından kurtarmak olmalıdır.
Ülkemizde 1950’li yıllarda demiryollarının yolcu taşımacılığındaki
payı yüzde 42, yük
taşımacılığındaki payı ise yüzde 68 düzeylerindeyken 2012
yılına gelindiğinde bu oranların maalesef yüzde 1,5-4,5 seviyelerinde olduğunu
görüyoruz. Demiryolu
sektörümüzün değerlendirilmesi ve yapılan çalışmalar sonucunda mevcut durumdaki
sorunlar; demiryolu ağının yetersizliği, rekabet ortamının bulunmaması, altyapı
standartlarının düşüklüğü, demiryolu araçlarının sayı ve nitelik olarak
yetersizliği, sinyalli ve elektrikli hatların azlığı, uzman personel eksikliği
ve diğer ulaştırma türleri ile bütünleşme ve rekabette yaşanan sıkıntılar
olarak sıralanmaktadır.
Demiryolu sektörüne son yıllarda yapılan büyük yatırımların
artarak sürdürülmesinin yanında, sektörün düzenlenmesi ve TCDD’nin yeniden
yapılandırılması ile zamanla karayolu lehine oluşan bu dengesiz değişimin,
demiryolları lehine değiştirilmesi sağlanabilecektir.
Bütünleşik ulaştırma sistemi içinde, demiryolu taşımacılık
sisteminin avantajlı yönlerinden daha fazla yararlanılabilmesi için alınması
gerekli önlemlerin başında demiryolu sektöründeki tekelin kaldırılarak serbest,
şeffaf, adil ve sürdürülebilir bir rekabet ortamının sağlanması gelmektedir.
Böylelikle demiryolu alanındaki mevcut ülke kaynağının daha verimli
kullanılması sağlanacak ve atıl kapasite kullanıma açılacaktır. Tekelin
kaldırılması ve sektörün serbestleştirilmesi ile aynı zamanda AB demiryolu
mevzuatına da uyum sağlanmış olacaktır.
01/11/2011 tarihli ve 28102 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 26/09/2011 tarihli ve 655 sayılı Ulaştırma,
Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname ile sektörün serbestleştirilmesi halinde uygulanacak
düzenlemeler ve kurallar belirlenmiş, bunların uygulanmasının sorumluluğu ve
görevi Demiryolu Düzenleme Genel Müdürlüğüne verilmiştir.
2013 yılını demiryolu konusunda değerlendirdiğimizde,
sektörümüzün heyecanla beklediği en önemli gelişme, demiryoluna yeni bir ivme
kazandıracak olan “Türkiye Demiryolu
Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun”un TBMM’de kabul edilerek
01 Mayıs 2013 Tarihinde yürürlüğe girmesidir.
Yine bu yıl hazırlıkları tamamlanan, DTD’nin de görüş ve önerileriyle katkıda
bulunduğu 2014-2018 dönemini kapsayan Onuncu Kalkınma Planı, ülkemizin 2023
hedefleri doğrultusunda, toplumumuzu yüksek refah seviyesine ulaştırma yolunda
önemli bir kilometre taşı olacaktır.
10. Kalkınma Planı 06 Temmuz 2013 tarihli Resmi Gazetede
yayınlanmıştır. Türkiye’nin lojistikte bölgesel bir üs olması sağlanarak;
lojistik maliyetin düşürülmesi, ticaretin geliştirilmesi ve rekabet gücünün
arttırılması temel amaçtır. 10. Kalkınma
Planı’nın amaç ve hedefleri arasında ayrıca yük ve yolcu taşıma hizmetlerinin
etkin, verimli, ekonomik, çevreye duyarlı, emniyetli bir şekilde sağlanması;
yük taşımacılığında, kombine taşımacılık uygulamalarının geliştirilerek
demiryolu ve denizyolunun paylarının arttırılması, kalitenin ve güvenliğin
yükseltilmesi ve ulaştırma planlamasında koridor yaklaşımına geçilmesi esas
olduğu belirtilmiştir. Avrupa ile
kesintisiz ve uyumlu demiryolu ulaşımının sağlanmasına yönelik teknik ve idari
karşılıklı işletilebilirlik düzenlemelerine de uyum sağlanması öngörülmüştür.
Bu yıl Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Şurası “Herkes
için Ulaşım ve Hızlı Erişim” teması
ile 05-07 Eylül 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir.
Ulaşım ve iletişim vizyonu temasının, “insan odaklı” olması ve “herkes
için” çözüm üretmesi gerekliliğinden hareketle “Herkes İçin Ulaşım ve
Hızlı Erişim” olması uygun görülmüştür.
DTD’nin çalışma gruplarında yer aldığı Ulaştırma Denizcilik
ve Haberleşme Şurası Sonuç Bildirgesinde ilk olarak mevcut durum tespiti
yapılmış, ikinci olarak 2023
hedeflerinin gerçekleşme düzeyi ele alınarak hedefler yenilenmiş ve 2035
vizyonu ortaya konulmuştur.
11. Ulaştırma Şurası sonucunda
demiryolu Sektörü için hedefler;
·
3.500
km yüksek hızlı demiryolu, 8.500 km hızlı demiryolu ve 1.000 km konvansiyonel
demiryolu olmak üzere 13.000 km demiryolu yaparak 2023 yılında toplam 25.000 km
demiryolu uzunluğuna ulaşılması,
·
4400 Km’
lik hat yenilenmesi yapılarak tüm hatların yenilenmesinin tamamlanması,
·
Demiryolu
taşımacılık payının; yolcuda % 10 ve yükte % 15’ e çıkarılması,
·
Demiryolu
sektörünün serbestleşme sürecinin tamamlanması,
·
Milli
Demiryolu standartlarının oluşturulması,
·
Emniyet
Yönetim Sistemi’nin altyapı ve işletmeciliğin her kademesinde etkin ve sürekli
uygulanmasının sağlanması ve bunun sektörel kültür haline getirilmesi,
·
Geliştirilen
“Milli Sinyal Sisteminin” yaygınlaştırılarak marka haline getirilmesi,
·
Mevcut
araçların hızlı tren hatlarına uygun hale getirilmesi, her türlü demiryolu
aracının ülkemizde üretilmesi,
·
Yük
potansiyeli bulunan lojistik merkezleri, fabrika, sanayi, OSB ile limanlara
iltisak hattı bağlantılarının artırılarak kombine ve yük taşımacılığının
geliştirilmesinin sağlanması,
·
Demiryolu
Ulaşım Enstitüsü’nün kurularak faaliyete geçirilmesi,
· Milli
Demiryolu sanayisi ile AR-GE’sinin desteklenmesi ve her türlü demiryolu
teknolojisinin geliştirilmesi,
· Uluslararası
demiryolu koridorlarının geliştirilmesinin sağlanması, olarak sıralanmaktadır.
Önümüzdeki süreçte bu gelişmelere paralel olarak demiryolu meslek eğitiminin önemi her geçen gün daha da
artacaktır. Daha hızlı, daha ekonomik ve daha güvenilir demiryolu sistemi ancak
kalifiye elemanlarla sağlanacağından ilgili
kuruluşlar meslek standartlarını ve yeterliliklerini belirleyerek, bu
yeterliliklere göre eğitim müfredatları hazırlanmalı ve çok acil olarak hayata
geçirilmelidir.
Demiryolu ulaştırmasının gelişmesi ve payının arttırılması
Türkiye’nin ekonomik, çevresel ve kültürel gelişmesine, dünya ile rekabet
edebilirliğine olumlu katkılar sağlayacaktır. Demiryolu sektörü önemli bir
istihdam hacmi yaratarak, sanayimizin ve ticaretimizin gelişmesine katkı
sağlayacak, ihracat hedeflerine ulaşılmasında lokomotif güç olacaktır.
Türkiye’de üretilecek demiryolu çeken ve çekilen
araçlarının, demiryolu altyapısı ile ilgili kullanılabilecek her türlü tesis ve
malzemenin üretileceğini ve ihraç edilebileceğini, serbestleştirilmiş demiryolu
ulaştırmasının tüm sektörlere önemli katkılar sağlayacağını dikkate alan bir
yaklaşım Ulaştırma Sektörünün odak noktası olmalıdır.
Elinize emeğinize sağlık.
YanıtlaSil